Spor yazarları Fenerbahçe-Trabzonspor maçı için ne dedi? "Talisca’ya bu kadar para verilir mi!"

Özgür Koç
07.04.2025 - 09:14 | Son Güncellenme: 07.04.2025 - 09:41

Spor yazarları, Trendyol Süper Lig'in 30. haftasında Fenerbahçe'nin, Trabzonspor'u 4-1 mağlup ederek Galatasaray ile puan farkını 4'e 3'e indirdiği karşılaşmayı değerlendirdi. İşte detaylar...

Spor yazarları Fenerbahçe-Trabzonspor maçı için ne dedi? "Talisca’ya bu kadar para verilir mi!"

Fenerbahçe, Trendyol Süper Lig'in 30. haftasında ilk yarısını 1-0 geride kapattığı maçta Trabzonspor'u 4-1 mağlup etmeyi başardı.

Ülker Stadı'nda oynanan karşılaşmanın 45+4. dakikasında bordo-mavili ekip, Draguş'un kaydettiği golle devreyi 1-0 önde tamamladı.

Sarı-lacivertli takım, ikinci yarıda Talisca'nın 3 ve Skriniar'ın bir kez ağları havalandırdığı karşılaşmadan 4-1 galip ayrılarak puanını 68'e çıkardı.

Lider Galatasaray'ın bay geçtiği haftada Trabzonspor karşısında hata yapmayan sarı-lacivertli ekip, zirveyle aradaki puan farkını 3'e indirerek şampiyonluk şansını sürdürdü.

Spor yazarları Fenerbahçe - Trabzonspor karşılaşmasını şöyle değerlendirdi:

Banu Yelkovan: "Fenerbahçe için bundan iyisi olamazdı!"

İlk yarının sonunda soyunma odasına şok bir gol ve ‘Yönetim istifa’ tezahüratları eşliğinde giden Fenerbahçe, ikinci devreye bambaşka bir takım olarak döndü. Dakikalar 65’i gösterirken tabelada 3-1 yazıyordu ve bunun sebebi ister ikinci yarının hemen başında kazanılan penaltıyla skorun erken eşitlenmesi, ister devre arasında Djiku’nun yerine giren ve takımı sihirli değnek değmişcesine canlandıran Talisca etkisi ya da ikinci yarıda alıştığımız ‘hep destek-tam destek’ moduna geri dönen taraftarın coşkusunun yansıması olsun fark etmez; sarı lacivertliler ikinci 45’te ilk yarıdakinden çok farklı bir çizgideydi.

Dakika 77 olduğunda Talisca kendisinin üçüncü, takımın dördüncü golünü ve Süper Lig tarihindeki ilk hattrick’ini uzaktan çok sert ve çok şık bir vuruşla yaptı. Fenerbahçe ikinci yarıdaki üstün, güvenli ve atak oyununun sonucunu tabeladaki farklı skorda net olarak gördü. İlk yarıdaki tedirgin ruh hali, hafta içi ezeli rakibine yenilerek kupadan elenmenin psikolojik ağırlığı, bu maçta başka bir büyük rakibe karşı derbi oynamanın baskısı, olası bir puan kaybıyla elde kalan son kupadan uzaklaşacak olmanın endişesi ve etkisiz futbol, soyunma odasında kalmış gibiydi. İkinci yarıda sezonun en rahat ve etkili oyunlarından biriyle oynayarak inanılmaz bir geri dönüşe imza attılar.

Bazı maçları, saha içindeki 90 dakikayla anlatmak zor. Fenerbahçe ve Trabzonspor arasında tarih oldukça uzun, kulüplerin ruhuna işlemiş yılların gerilimi, taraftarların hafızasında iz bırakan anları bol bir rekabet bu... Buna ek olarak bu sezon şampiyonluk yarışındaki önemini de ekleyince bu maç çok önemli bir kırılma anıydı ve çok zor bir karşılaşmaydı. Sonuçta Fenerbahçe bu maçtan sadece 3 puan almadı, liderle olan puan farkını eritti, takımı toparladı, camiayı morallendirdi, daha ne olsun! (Hürriyet)

Uğur Meleke: "Mourinho gemileri yaktı sanmıştım, yanılmışım!"

İtiraf edeyim, dün saat 18 sularında Fenerbahçe’nin ilk 11’i elimize geçtiğinde hissettiğim şuydu: Mourinho gemileri yakmış.

Doz aşırı deneysel seçimler yaparak başarırsa kahraman olmak, başaramazsa Haziran’da vedalaşmak istiyor. Zira Fenerbahçe’de iskelet diye bir kavram kalmamıştı, Mourinho hemen her futbolcuyu vazgeçilebilir hale getirmişti. Skriniar, Fred ve Szymanski dışında hiç kimseyi omurga üyesi olarak görmüyor. Son haftaların en tutarlı isimleri Kostic ve Oğuz’un dün sezonun en kritik maçında tercih edilmemeleri tuhaftı zira.

Ancak gecenin sonunda yanılan ben oldum: Belki Mourinho’nun ilk devredeki kumarı tutmadı ama ikinci yarıda doğru değişikliklerle kazanmayı bildi 3 puanı... 2025’in başından beri her resmi maça üçlü savunmayla başlamıştı, bölüm bölüm dörtlüye döndüğü olmuştu ama yanılmıyorsam 25 resmi müsabaka sonra dün ilk kez 4-2-3-1’le başladı güne. 3-1’i bulana kadar da bu formasyonla devam etti.

Mourinho’nun planları ilk 45’te işlemedi, hatta 2024 kışındaki temel arıza nüksetti tekrar: Amrabat stoperlerin içine aşırı gömüldü. Takım iki parçaya bölündü. Ve neredeyse hiçbir şey oynamadan bitirdiler devreyi. Ancak Mourinho problemi doğru teşhis etti, 46’da tedaviyi yansıttı sahaya: Sarı kartlı Djiku’yu çıkardı, Amrabat’ı stopere, Szymanski’yi merkeze, Talisca’yı 10 numaraya koydu. Ve Talisca’yla 15 dakikada çekti maçın fişini.

Aynen Mourinho gibi Fatih Tekke de büyük bir formasyon sürpriziyle başladı maça. Okay-SavicArif’li bir stoper hattı. Kanat beklerde Malheiro ve Mustafa, merkezde de Mendy-Lundstram’la yedili bir defans kalkanı... İlk 45’te hücuma sadece Uğurcan’ın uzun toplarıyla gitmeyi tercih etti. OPTA’dan sevgili arkadaşım Barış Gerçeker’den aldığım bilgiye göre ilk devrede tam 9 isabetli uzun top attı Uğurcan. Dokuzuncusunda da gol geldi zaten. Ve soyunma odasına galip girdi bordo-mavililer.

Ancak ikinci devrede önde hiç top tutamayan takımına müdahale etmekte çok geç kaldı Fatih Tekke. Tekke oyuncu değişikliği yapana kadar maç kopmuştu zaten. (Hürriyet)

Cemal Ersen: "VAR kimi yaktı?"

Sezonun en kritik ve kaderini belirleyecek maçlarından biri oynandı. Hedefler farklı olsa da, bu gerilim bir tarafı yorar, yıpratır, karşı tarafa avantaj sağlar, elini rahatlatırdı.

Hafta içinde Galatasaray’a elenerek hedeflerinden biriyle daha vedalaşan Fenerbahçe için galibiyet dışındaki her sonuç şampiyonluk iddiasına darbe vuracak, koca sezonu boşa çıkaracaktı.

Trabzonspor açısından ligin önemi kalmamıştı. Teknik Direktör Fatih Tekke’nin önceliği, takımın nabzını normale döndürmek, kalan süreçte her puanı cebine koymak ve Türkiye Kupası’nda finali oynamaktı. Lakin böyle bir skor sorgulanmalı.

Fenerbahçe ilk yarım saatte yoğun baskı ile sonuca gitmek, golü bulmak ve psikolojik üstünlüğü ele geçirmek istedi. Trabzonspor takım savunmasıyla direnç gösterdi. Hücumu ihmal etmedi. Kaleci Uğurcan kritik iki kurtarışla takımını oyuna dahil etti. Yetmedi, 70 metrelik bir kale vuruşu sonunda Banza-Dragus işbirliği ile gelen golle soyunma odasına önde götürdü takımını. O sırada Fenerbahçe tribünlerinden “istifa” sesleri yükseliyordu. Peki nasıl değişti bu atmosfer?

50. dakikada yaşanan penaltı pozisyonu maçın kırılma anı oldu. Bakın; bu karar çok konuşulacak ve bazı insanların canını yakacaktır. Mustafa ile Osayi arasındaki mücadelede verilen karar, lige dair yazılan her senaryonunun üzerine kara bir bulut gibi çökecektir. Şeytanın avukatlığını yapanlara yanıtı, yandaş yorumcularının ağzına bakan ve TV’lerde mavi boncuk dağıtan MHK Başkanı Ferhat Gündoğdu vermeli. Hadi şimdi hakemine sahip çık Sayın Gündoğdu!

Tamam; doğru veya yanlış, VAR odasının uyarısıyla gelen penaltı, Trabzonspor’u bu denli oyundan düşürmemeliydi. Güç sende, moral üstünlüğü sende, rakip bocalıyor. Yediğin golle direncinin kırılması normal mi?

Gelelim Fenerbahçe cephesine; Mourinho’nun fantezi dünyasının yansıması olarak ikinci yarıda oyuna aldığı Talisca’nın skora katkısı ve becerileri maça damga vurdu, farkı yarattı. Trabzonspor’un buna benzer silahı var mı? Evet var ama Fatih Hoca’nın zamanlaması ve tercihleri tartışmaya açık.

Tekke’nin iyi bir teknik direktör olacağına inanıyorum. Ancak bugüne kadar görev aldığı takımlar ile Trabzonspor’da üstlendiği sorumluluk, beklentiler ve vizyon çok farklı.

Dün akşam hiç bir gerekçeye sığınmadan; kendisinin ve takımının niçin sınıfta kaldığını sorgulaması ve göreve devam edecekse, yarın hangi yetkilerle nereye dokunacağını beyan etmesi gerekir. (Milliyet)

Halil Özer: "Talisca, Alex ve Hagi"

Şöyle bir söz vardır; Kader gayrete aşıktır diye...

Öylesine bir maçtı ki muhtemel bir puan kaybında Fenerbahçe bir ay içinde Avrupa, Kupa ve ligden uzaklaşacak ve kulüp olarak tam bir kaos içine girecekti. Ancak ikinci yarı öyle bir Fenerbahçe izledik ki bir futbolsever olarak maçın hiç bitmesini istemedik.

Oysa ilk yarıda işler hiç iyi gitmedi. Belli ki Fenerbahçe bu yarıda hala Galatasaray maçının etkisindeydi. Moraller düşük, psikoloji yerlerdeydi. Üstelik bir de Mourinho’nun kadro yanlışlığı vardı.

Tadiç zaten fizik ve psikolojik olarak çok geriye gitmiş. Asıl kesilmesi gereken oyuncu oyken Oğuz’u ya da İrfan Can’ı kesen Mourinho’nun belli ki kafası karışık. Dzeko’yu anlarım. Çünkü En Nesyri ramazan ayının başından itibaren formsuz. Ramazan bitti hala formsuz. Ama Tadiç hiç olmadı.

Buna rağmen ilk yarıda Fenerbahçe öne geçebilecek pozisyonlar buldu. Hatta bir tanesinde Amrabat baskıyla kaptığı topu Dzeko’ya verse bu oyuncu neredeyse boş kaleye golü atabilirdi. Ama o kendi vurmayı tercih etti. Tabii bir de Uğurcan faktörü. Bu kadar ıslak zeminde Maximin’in şutunu öyle bir önledi ki her kalecinin harcı değil.

Belki Fenerbahçe ikinci yarıya daha rahat ve güvenli girebilirdi. Ancak uzatmalarda gelen gol her şeyi alt üst etti.

Mourinho ikinci yarıya sadece Djiku’yu çıkarıp Talisca’yı alarak başladı. Amrabat’ın da yerini değiştirdi. Tadiç’i bıraktı.

Mou’nun felsefesi şu; oturduğun yerden mucize yaratamazsın. O da öyle yaptı. Bu sene sadece birkaç maçta önemli dokunuşlar yaptı. Bu maç onlardan birisi. Zaten bizim tanıdığımız Mourinho da bu.

O yüzden Portekizli için erken yorum yapmak olmuyor. Bizim görmediklerimizi o görüyor. Öyle bir değişim yaptı ki takımda bir anda bütün taşlar oturdu ve hücumda çok daha etkili oldular. 2. golde de Tadiç’in katkısını unutmamak lazım.

Dün gecenin en büyük olayı Talisca idi. Attığı son gol inanılmazdı. Böyle bir vuruş tekniği olamaz. Ama oldu. Zaten bu golü sadece Talisca atabilirdi. Belki geçmişte Alex ve Hagi. O kadar. Ve Talisca bu geceyle belki de aldığı paranın yüzde 80’nini çıkardı.

Ama tabii olayı sadece Talisca ile sınırlamayalım. Özellikle Maximin tek direnen adamdı. Çok mücadele etti. Talisca’ya çok şık bir asist yaptı. Fenerbahçe erken teslim olmadıysa bunu kesinlikle Maximin’in borçlu. Sonuç olarak Fenerbahçe kader maçını 2. yarı futbolu ile kazandı ve ligde yola devam etti.

Ayrıca hem Maximin’in hem de Talisca’yı kazandı. (Milliyet)

Aksal Yavuz: "Talisca’nın gecesi"

İlk yarı ile ikinci yarı iki takım arasında oyun olarak o kadar fark vardı ki; siyah ile beyaz, gece ile gündüz gibi.!

İlk yarıyı izleyip ikinci yarıyı izlemeyen birine maçı soyunma odasına mağlup giden Fenerbahçe’nin 4-1 kazandığını söylese, inandırabilmesi için maçın özetini izletmesi gerekir.

Maça iyi başlayan bordo-mavililer, yardımlaşmayı, alan kapatmayı kusursuz yaparken, kupada Galatasaray’a kaybeden dahası ligde psikolojik üstünlüğü Galatasaray’a kaptıran Fenerbahçeli oyuncuların, karşılarında böyle bir Trabzonspor bulacaklarını, o kadar kötü oynayacaklarını, pozisyon bulamayacaklarını, ilk yarının son dakikasında mağlup duruma düşeceklerini rüyada görmüş olsalardı hayra yorarlardı!

Evet, Trabzonspor ilk yarı sezonun en iyi deplasman oyununu sahneye sürmüştü. Banza’nın üst direkte patlayan kafa şutu, Zubkov’un sarı-lacivertli ekibin sol tarafını otoban gibi vızır vızır kullanması bordo-mavili takım adına en büyük artılardı.

İlk yarı golsüz biter diye düşünülürken, kaptan Uğurcan’ın golün asist öncesi martıların uçtuğu yüksekten yolladığı meşin yuvarlağı Zubkov’un bizzat kendisine göndermesi, Fenerbahçe defansının uyuduğu sırada Zubkov, Banza ve Dragus yardımlaşmasıyla atılan gol; Trabzonsporluların moralini, oynama iştahını daha da artırır derken…

Fenerbahçe’nin ikinci yarının hemen başında penaltıyla bulduğu gol, oyunun seyrini, rengini bir anda değiştirdi. Pozisyon keşke VAR’da enine, boyuna incelenseydi?

Ligde var olma, yok olma; yarışa devam etme, etmeme mücadelesi veren Fenerbahçe’nin bulduğu beraberlik golünden sonra kendini gelmeye, oynamaya başladı, başrollerde tabi ki Talisca. ‘Bir oyuncu oyunun kaderini değiştirir mi?’ sorusunun cevabını da böylelikle vermiş olalım.

Bulduğu golle tribün desteğini arkasına alan Fenerbahçe karşısında bordo-mavili oyuncularda ilk yarıdan eser yoktu, bırakın ileri top tutmayı, orta sahayı tamamen ev sahibi takıma teslim ettiler, kaptırdıkları toplar da cabası.

Trabzonspor kırılgan bir takım. Sezon başından bu yana en büyük hastalıklarından birkaçı bu değil miydi? Bir türlü bir arada oynama şansı olmayan defansları gibi?

İkinci yarı yad elleri oynayan orta sahayı bulmuşken ve de öyle bir defans önünde meydanı boş bulan, daha doğrusu boş bırakılan Talisca’ya gün doğacaktı, doğal olarak Talisca’nın maçı, gecesi olacaktı, nitekim öyle oldu.

Özetle, geceye moralsiz başlayan Fenerbahçe derbide aldığı galibiyetle moral buldu. Geceye kupada yarı final biletinin moraliyle giren Trabzonspor’un aldığı farklı mağlubiyet canları sıkmıştır ancak bordo-mavililerin ligin devam ettiğini, Türkiye kupası maçlarının kendilerini beklediğini unutmamaları gerekir! (Milliyet)

Olcay Çakır: "Analiz, analiz, analiz..."

İlk yarıda istediği oyunu oynayıp, skoru da alarak soyunma odasına gitti Trabzonspor. Ortada büyük bir oyun başarısı olmasa da o an için işe yarayan planın yarattığı öz güven Trabzonspor’un başına adeta bela oldu. Bu özgüven patlaması, tedirginlik veren risklerin görülmesini engelledi. İkinci yarıda ise Trabzonspor’un tüm defoları ortaya çıktı. Yeni teknik direktörüyle oyununu değiştirmeye çalışan Trabzonspor’un, mevcut kadroyla ve sezon başı hiçbir hazırlık yapmadan bu değişime adapte olması için kaliteli süreye ve kaliteli oyunculara ihtiyacı var. Yine de bu riski almak, sezonun en kötü performanslarından birinin sahneye çıkmasına sebep oldu. Ezeli rekabet tamam, iki büyük camia tamam... Ama sezonun ve kadroların gerçekleri de var. Bir taraf şampiyonluğa oynarken, sen küme düşme hattının biraz üstündesin bu sezon. Dolayısıyla herkes kadro gerçeklerine uygun oyun, oyuncu değişiklikleri, formasyon ve taktik bekliyor.

Devre arasına girerken atılan golün ve ikinci yarının başında yenilen gollerin garip ama gerçek bir tarafı var. Yazıyı yazarken bir görüntü düştü. VAR kararıyla verilen penaltıda faulü önce kim yapıyor? Penaltı kırılmaya müsait Trabzonspor’un oyundan kopmasına sebep oldu. Bu kırılganlık kabul edilebilir bir durum değil ayrıca! Maç öncesi yapılan analizlerde Trabzonspor’un tüm zayıf yönleri aslında açıkça ortaya konmuştu. “Kenar ortalarında adam paylaşımı yapamıyor” denmişti. Goller her şeyi anlattı zaten. Trabzonspor, çıkarken top kaptıran ve bu kayıplarla sezon boyunca sıkıntı yaşayan bir takım. Fenerbahçe ise ön alan baskısını en iyi yapan takımların başında geliyor. Başka söze gerek yok sanırım. Analiz, analiz, analiz... (Fanatik)

Cem Dizdar: "Talisca konuyu kapattı!"

Belirsizlikleri git gide büyüyen, sıkıntıdaki iki takım... Neden sıkıntıdalar? Biri sezon başından bu yana 4. teknik adam değişikliğini yapmış, diğeri ise küresel tanınırlığa sahip teknik direktörüne teslim olmuş görüntüde!.. İkisi de ağır taraftar baskısı altında, çünkü yakın tarihin önemli futbol geriliminin de baş aktörleri!.. Galatasaray’a kupada kendi sahasında kaybeden Jose Mourinho, iki üç hafta önce layığınca antrenmana çıkmadığı, üzerinde bilgisayarla oynanmış fotoğrafları servis ettiğini belirttiği Allan Saint-Maximin’i ilk 11’de sahaya göndermiş! “Bu ne demek şimdi?” diye soran oluyor mu acaba? Trabzonspor uzun toplarla Fenerbahçe savunmasını ısrarla tehdit edip “Büyük şans”ları da yakalarken, ev sahibi iki maçtır o bildik etkisiz hücum girişimlerinde ısrar edip durdu. Nihayet bizim ülkede “Basit gol yedik” diye anlatılan gayet planlı bir gol attı Trabzonspor devre sonunda. Onlar Uğurcan Çakır’dan gelen ve daha önce benzerleri olduğu için planlı görünen bu hücumla golü bulurken, Fenerbahçeliler öylece izledi.

İkinci devre daha ilginç başladı!.. Erken Fenerbahçe golünün ardından teknik direktör çözümleri de merak konusuydu kuşkusuz. Ev sahibi 10 dakikada 3 gol atarken, ilk devre çözümleri başarılı olan misafir takım teknik adamı ilk devre Mourinho’nun izlediği gibi izleyip durdu maçı. Belki çözüm gelecekti Fatih Tekke’den ama o daha düşündüğünü diline getiremeden Anderson Talisca konuyu kapattı! Fenerbahçe lider Galatasaray ile puan farkını 3’e düşürürken, kupa maçında yaşadığı son mağlubiyetinin ağır izlerini sildiği bir karşılaşmayı tamamladı. Kısaca... Epeydir maruz kaldığımız “Adalet ve eşitlik istiyoruz.” türü ulvi talep ve kavramların havalarda uçuşacağı 8 maç daha bizi bekliyor! (Fanatik)

Serkan Akcan: "Talisca resitali"

Hafta içindeki Galatasaray derbisinden dün geceye ilk 11’de 7 oyuncusunu birden değiştiren Mourinho, yılbaşından bu yana tam 15 resmi maçtır ısrarla oynadığı (Göztepe maçının ikinci yarısı hariç) 3-4-1-2’den 4-2-3-1’e dönerek kadrosunun ezberini bozdu. Bu değişim Trabzonspor’un kafasını karıştırmadığı gibi, Fatih Tekke’nin Zubkov’u sağ forvette Mert Müldür’ün üstünde oynatması ilk yarının senaryosunu belirledi. Hatta Ukraynalı forvet o kadar harika bir ilk yarı çıkardı ki, maç Zubkov ile Fenerbahçe savunması arasında geçti. Kaleci Uğurcan’ın degajla havaya diktiği topun gökyüzünden Zubkov’a doğru gidene kadar tek bir Fenerbahçeli’nin topu takip etmemesi beraberinde Trabzonspor golünü getirdi. Mourinho, ikinci yarıya Talisca’yı alıp Amrabat’ı stopere çekerek başladı, ama formasyonunu değiştirmedi.

Tadiç sağa, Szymanski merkeze Fred’in yanına, Talisca Dzeko’nun arkasına geçince Fenerbahçe Trabzonspor’u sahasına itmeyi başardı. Osayi’nin kazandırdığı penaltı ise maçın kırılma anıydı. Talisca, Fenerbahçe’nin enerjisini, kalitesini değiştirmekle kalmadı tüm senaryoyu siyahtan beyaza yeniden yazdı. Saint-Maximin, aralık ayından bu yana ilk kez bir maça ilk 11’de başlamış olmasına rağmen çıktığı dakikaya kadar takımının en iyisiydi. Talisca’nın attığı golde zor pozisyonda yaptığı asist ise gecenin en şık hareketlerinden biriydi. Galatasaray, BAY geçtiği haftada Fenerbahçe, Trabzonspor’u yenerek aradaki puan farkını 3’e indirdi. Sezonun kalan bölümünde şampiyonluk yarışını ateşini kendi adına yeniden harladı. (Fanatik)

İskender Günen: "Penaltının sorgulanması lazım"

Dünkü maçta gördüğümüz olay: Süper Lig iki takımlı bir lig olmak zorunda! Bunu ikinci yarıda Fenerbahçe'ye verilen penaltı pozisyonundan sonra bir kez daha gördük. Ayak çizgide ya da daha önce Osayi'nin yaptığı olay faul mü değil mi? Amrabat'ın Banza'ya yaptığı hareketle kırmızı kartla cezalandırılması gerekirdi! Sonuçtan bağımsız verilen mücadeleye herkesin saygı duymak zorunluluğu yok mu? İlk devrede doğruları yapan, F.Bahçe'ye verilen gol pozisyonu bireysel hatalarla olan bir Trabzonspor vardı. Banza'nın direkten dönen topu ve Zubkov'un aldığı her topta katkı yaptığı pozisyonlar öne çıktı. Sonrasında ise kaleci Uğurcan'ın attığı topta F.Bahçe savunmasının büyük hatasıyla Draguş'la Trabzonspor golü geldi.

İkinci yarıda anlamsız, hiçbir gereği yokken ya da mutlak verilmesi gereken penaltı oldu! Fenerbahçe'nin attığı ikinci golden sonra ise tamamen direnci düşen, mücadele isteği ilk yarıya göre tamamen yok olan bir Trabzonspor vardı. Ondan sonra ise üstünlüğü F.Bahçe aldı. Sonuç; ortaya konan oyun, mücadele ne olursa olsun şu an ülke futbolunda konuşulması gereken en büyük olgu; iki takımlı bir ligde diğerlerinin ortaya koyacağı mücadelenin çok önemli olmadığı gerçeği! Değiştirebilir miyiz? Şu anki futbol ikliminde bunlar inanın çok zor. F.Bahçe'nin kazandığı penaltı, Trabzonspor'a verilse acaba nasıl bir tepki ya da yorum yapılırdı. Bunun sorgulanması gerekiyor. (Sabah)

Murat Özbostan: "Talisca'ya bu kadar para verilir mi!"

Galatasaray hezimetinin ardından Trabzonspor maçı Fenerbahçe için tek çıkış yoluydu... Ya kazanıp puan farkını 3'e düşürecek ve şampiyonluk umutlarını sürdürecekti ya da lige havlu atacaktı... Jose Mourinho'nun 7 rotasyonlu kadrosu ve 4'lü savunmaya dönmesi, ilk yarı boyunca alışılmış düzenin dışına çıkarak oyunun istenilen seviyede olmamasını sağladı. Trabzonspor özellikle sağ kanattan Zubkov ile geniş alanlar yakalayıp pozisyonlar buldu. Gol de uzatmalarda aynı kanattan gelişen atakta aylar sonra ilk 11'de oynayan Draguş'tan geldi.. İşte bu bölüm Fenerbahçe için kâbus oldu.. Tribünler "İstifa" diye bağırmaya başladı.. O kadar inceydi kopacak ip yani! Oysa bir 45 dakika daha vardı.. İkinci yarı Portekizli teknik adam, normal ayarlarına döndü ve kulübesindeki kadro zenginliğini devreye sokarak Talisca'ya formayı verip, tekrar savunmayı 3'lüye çevirdi. Geldiği günden beri "Bu kadar para verilir mi, Fenerbahçe'ye ne kattı ki" diye sallanan Brezilyalı futbolcu, hem hocasını hem yönetimi hem de takım arkadaşlarını adeta ipten alarak maçın kaderini tayin etti.. Biten umutları yeşertti.. Yetenekleri büyük ama fiziki gücü yoktu Talisca'nın.. Akan oyunda attığı iki gol muhteşemdi.. Penaltı atışı ve vurduğu köşe harikaydı.. İşte bu nedenle bu paraları alıyor.. Trabzonspor'a gelirsek F.Bahçe'ye yetecek 45 dakika gücü vardı.. Hepsi bu… Özetle Galatasaray maçının yaralarını sardı ve rakibine mesaj verdi. Artık şampiyonluk yarışı başka bir boyuta geçti.. (Sabah)

Gürcan Bilgiç: "Plan ve performans"

ki teknik adamın müthiş satrancını izledik. Fatih Tekke, 3 hücumcu ile Fenerbahçe'nin orta sahasını direkt paslarla geçerek, oyuncularını defans ile hep yüz yüze bıraktı ilk 45'te. Özellikle Mert-Maximin kanadını Zubkov ile koridora çevirdi. Biri direkten, biri Livakovic'ten dönen iki pozisyondan sonra da devreyi önde kapamayı başardı. Bu arada tek net pozisyon verdi rakibine. Bu etkisizliği düzeltmek adına Mourinho'nun sarı kartlı stoperi Djiku'dan vazgeçip, Talisca ile forveti ikilemesini izledik. Hücum diziliş dörtlü forvet oldu. Bire bir oynamaya başladı kanatlar. Osayi ile penaltı geldi, duran toptan öne geçme sayısı. Maximin üçüncü golü Talisca'ya attırdı. Dördüncü golde ise Talisca'ya neden bu kadar çok para verildiğini anladı herkes. Maçtaki format değişimi, üçlüden dörtlüye dönüş, Amrabatlı orta sahanın dikine ve çabuk oyunda çok eksik kalması, stopere geçmesiyle tamir edildi. Talisca sadece attığı goller ile değil, Trabzonspor'un öndeki baskısını kırmasındaki rol ile de önemliydi.

Fred yine oyunun lideri oldu. Dört gole rağmen Uğurcan'ın kurtarışlarının da altını çizmemiz gerekir.

Kostic'in tribüne gitmesi, İrfan Can Eğribayat'ın hastalanıp, kadroya girememesinden muhtemelen. 12 yabancı seçiminde Livakovic mecburiyeti getirdi. Bu karşılaşmanın performanslarının Mourinho'nun gelecek maç planlarına etkisi nasıl olacak? Performanslarla kazandı bu maçı, Fatih Tekke'nin planı gibi bir detay yoktu Fenerbahçe adına… Zirvede fark 3'e düştü. Artık iki tesiste de "ateş" var. Bakalım bu "yangını" kim söndürecek. (Sabah)

Ömer Üründül: "Fenerbahçe'nin şansı..."

Mourinho bana göre yine çok hatalı ilk 11 çıkardı. Sahada yürüyerek oynayan Tadic, santrforda 39 yaşındaki Dzeko, sol kenarda da 'çalışmıyor, çok kilo aldı' diyerek kadro dışı bıraktığı, kısa süre önce affettiği Maximin… Bu arada da 4'lü defansa dönmüştü. F.Bahçe, hücumda etkili olamadı, pozisyon üretmekte zorlanıyordu. Maximin, maç eksiğine rağmen hücumda bölüm bölüm iyi işler yapıyordu. Ama defansif yönü çok zayıf olduğu için, sol bekte ters ayaklı Mert Müldür karşısında Zubkov, Trabzonspor'un hücum girişimlerinin odak noktasını teşkil etti. Devre sonunda da skor dezavantajına düşüldü. Artık işler tam çıkmazdaydı… Mourinho artık doğal olarak kendini daha da risk almak durumunda hissetti ve Talisca'yı da sahaya sürdü. Takımın en büyük şansı devrenin hemen başlarında Mustafa'nın neden olduğu gereksiz penaltıydı. Skora denge geldikten kısa süre sonra F.Bahçe öne geçince büyük bir moral depoladılar, ondan sonra da sahada şov vardı! Önce Maximin beklenen gerçek asistini yaptı, sonra da Talisca'nın hattrick'i mükemmel bir golle geldi. Sonuçta F.Bahçe bu zor virajı dönmüş oldu. Trabzon cephesi için kısa ve öz bir yorum yapmak istiyorum… Skor avantajına sahipken ikinci devreye başlıyorsun, bütün riskleri alan F.Bahçe'de Tadic, Talisca, Dzeko ve Maximin gibi fizik durumları yeterli olmayan 4 oyuncu varken 4 gol yiyorsan fazla söze gerek yok. Ayrıca 90 dakikada her yönüyle mükemmel bir Mehmet Türkmen izledim… (Sabah)

Senin için hazırladığımız haberler