O hakemin ilk röportajı! Hedefleri neler?
Hakem Yaşar Kemal Uğurlu, kariyeriyle ilgili dikkat çeken değerlendirmelerde bulundu. Türkiye Futbol Federasyonu'nun Tam Saha Dergisi'ne konuşan Uğurlu, Konyalı bir hakem olmasına rağmen Konyaspor maçına atanmasını da değerlendirdi.
İşte Süper Lig hakemi Yaşar Kemal Uğurlu ile yapılan o röportaj :
Özellikle bu sezon öne çıkan Süper Lig hakemlerinden birisiniz. Sizi daha yakından tanımak ve tanıtmak istiyoruz. En baştan, ailenizden ve yetişme tarzınızdan başlayalım isterseniz...
İlk olarak ismimle başlamak isterim. Geleneksel bir aile yapımız var. Babamın babasının ismi Kemal, annemim babasının ismi Yaşar'mış. Bana iki dedemin ismi olan Yaşar Kemal adını vermişler. Bu vesileyle bana adlarıyla hayat veren dedelerim nur içinde yatsınlar. Memur bir anne babanın çocuğuyum. Annem ve babam Bayındırlık Bakanlığı'ndan emekli. İlkokulu Özel Olgun Koleji'nde, ortaokulu Anıttepe Lisesi'nde ve liseyi de Özel Yüce Fen Lisesi'nde okudum. Lisenin son yarım dönemini ise Cumhuriyet Lisesi'nde tamamladım. Kredili sistem olduğu için son dönem böyle bir değişiklik yapmış oldum. Şanslı bir çocukluğum oldu. Bunun sebeplerinden bir tanesi, babamın Bayındırlık Bakanlığı'nda Sosyal İşler Müdürü olmasıydı. Bu sayede yaz kamplarında üç ay kalırdım. Kurum kamplarının eskiden ne kadar eğlenceli olduğunu bilenler bilir. Şanslı olmamın diğer bir sebebi ise Almanya'da amcamla beraber sahip olduğumuz bir İtalyan restoranımızın bulunmasıydı. Bazı yaz dönemlerinde oraya gitmeyi tercih ederdim. Bu sayede hem değişik bir dil olan Almanca için pratik yapma fırsatı bulurdum hem de restoranda gerek serviste gerekse de mutfakta farklı tecrübeler yaşama imkânı yakalardım. Üniversite hayatımın başına kadar çok dolu yaz mevsimleri geçirdim.
Aslen Konyalısınız ve geçmişte bir Konyaspor maçında görevlendirilmeniz de spekülasyon konusu yapılmıştı...
Sanırım Konyalı olduğumu artık herkes biliyor (gülüyor). Herhalde benden başka hiçbir hakem arkadaşımda böyle bir sorun gün yüzüne çıkmamıştır. Ben Ankara'da doğdum, Ankara'da büyüdüm, Ankaragücü'nün altyapısında oynadım ve üniversite dâhil eğitim hayatımın tamamını Ankara'da geçirdim. Bunları belirtiyorum çünkü dediğiniz gibi kamuoyunda geçen senelerde bu konudan çok söz edilmişti. Evet, aslen Konyalıyım. Babam orada doğmuş ve nüfus kütüğümüz de Konya'da. Konya'da bazı akrabalarım yaşıyor ve her Türk vatandaşı gibi ben memleketinden onur duyan, bununla beraber alın terinin değerini bilen biriyim.
Ailede sizden başka spor yapan var mı?
Kız kardeşim eskrim yaptı. Onun için ayrı bir parantez açmam lâzım. Benim için çok iyi bir dost, eğlenceli bir arkadaş, güvenilir bir sırdaş, gözünüzün arkada kalmayacağı kalbi tertemiz bir kız kardeş. Yarı olimpik millî eskrimci. Ülkemizi 20'den fazla ülkede ve en önemlisi Akdeniz Oyunları'nda temsil etti. Birçok kez Türkiye şampiyonlukları yaşadı. Ve tüm bu yoğun temposuna rağmen Atılım Üniversitesi Mekatronik Mühendisliği bölümünü burslu olarak bitirdi.
Gazi Üniversitesi'nden mezunsunuz. Okul günlerinizi bize biraz anlatabilir misiniz?
Evet, Gazi Üniversitesi İktisat Bölümü mezunuyum. Bölümümü tam anlamıyla sevemedim, aklım hep sporda kalmıştı ve bir yandan da önce futbol oynadım daha sonra da hakemlik yaptığım için okulumu bir buçuk sene uzattım. Ama her zaman Gazi Üniversitesi'ne girmek benim için çok özeldi. Orada okumak ve oradaki arkadaşlarımın hayatıma girmesi benim için çok özeldi. Hâlâ bazıları ile ortak bir whatsapp grubumuz üzerinden haberleşiyorum. Aslında birçoğu ile görüşmek istiyorum ama sosyal medya kullanmadığım için hep uzak kalmak zorunda kalıyorum. Bazen kıskanmıyor değilim sosyal medyadan birbirlerine eski dostlarına rahat ulaşan arkadaşlarımı ama malum Türkiye şartlarında çok zor oluyor sosyal medya kullanımı. Sıkıntılı geçen bir maçın arkasına insanlar oradan deşarj olmak istiyor (gülüyor). Bu yüzden Süper Lig'e çıkmadan tüm hesaplarımı kapattım.
Ankaragücü'nde futbol oynadığınızı söylemiştiniz. Bu konuyu ve futbolla ilk tanışmanızı biraz açalım isterseniz.
Biraz önce de bahsettiğim gibi futbol her zaman benim aşkımdı. Öyle ki; ilkokulda top bulamadığımız zaman bile teneffüslerde taşla futbol maçı yapardık. Evimizde her zaman bir sürü küçük ve büyük toplarım olmuştur. Salondan mutfağa geçerken bile top saydırırdım. Babamla evin içindeki yaptığım futbol maçlarını saymıyorum tabiî (gülüyor). Ankara'da amatör kulüpte top oynadım. Belirli bir dönem Ankaragücü'nün değişik yaş kategorilerinde oynadım. Şu andaki disiplinim ve antrenmanlarıma olan saygım o zaman da bulunsaydı sanırım bir şeyler olabilirdim (Gülüyor). İnanın hakemlikte o kadar düzenli ve bilimsel antrenman programlarımız oluyor ki; bazen "Bu kadar çalışacağımızı bilseydik futbolcu olurduk" demekten kendimizi alamıyoruz.
Hakem olma fikri sizde nasıl oluştu?
İşte bu çok ilginçtir. Genelde hakemleri ya bir arkadaşları ya aileden birileri ya da öğretmenleri hakemlik yapmaları için yönlendirir. Israrcı olup onlara destek olurlar. Ama benim hikâyem tamamen farklı ve belki burada bu yazının başlığını koyacaksınız (gülüyor). Ben TV'de maç izlerken yapılan bazı hatalara kızıp "Bunlar hakemlik yapıyorsa ben daha iyisini yapabilirim" diye başladım, ama kazın ayağı öyle değilmiş (gülüyor). Çünkü o zaman çocuğuz. Sene 2002. Hakemlik mesleğini bu şekilde bilemiyoruz. Ayrıca dışardan benim o zaman yaptığım gibi tabiri caizse sallamak en kolayı… Sanırım şimdi de benim gibi çokbilmişler bizim için aynı şeyleri söylüyordur (gülüyor). Daha sonra Ankara Hakem Derneği binasına gittim ve nasıl hakem olabileceğimi sordum. Kurs açılmasını bekledim uzun bir süre. Daha sonra Düzce'de bir kursun açılacağını ve oraya gidebileceğimi söylediler. Okuldan çok samimi arkadaşım olan Murat Karaalp'le beraber Düzce'ye gittim. Kurs hocam sevgili Mevlüt Aşkın'dı. Hakem camiasında ilk tanıdığım kişidir. Karizması ve hitap şekliyle bizi hayran bırakmıştı. Düzce'den mezun olan ekip olarak şu an benimle birlikte sadece Ocak ayında FIFA yardımcı hakemi olan kardeşim gibi sevdiğim Serkan Olguncan kaldı.
Hakemlik çok zor bir meslek. Sürekli hedefteki adamsınız. Genç bir hakemken ne oldu da, "Ben bu işe devam edeceğim" dediniz?
Hakemlik evet çok zor, evet çok meşakkatli. Bize karşı sarf edilen sözler nedeniyle çok üzülüp çok acı çekiyoruz, inciniyoruz. Ama hakemlik bir aşk, tutku, heyecan. Yıllar içinde çok değişik duygularla karşı karşıya kalabiliyorsunuz ve hepsinden bir şey öğreniyorsunuz. Güçleniyorsunuz, her geçen gün ayakta kalmayı öğreniyorsunuz, acıyı hissediyor, başarıyı tadıyor, eleştirilerden ders çıkartıp hakaretlere kızmamayı test ediyorsunuz. İşler kötü gittiğinde pes etmemeyi, iyi zamanlarda hayallerde yaşamamayı öğreniyorsunuz. Ama bunları öğrenmek zaman alıyor. Çünkü birçok kez pes etme noktasına geldim ama camiamız içindeki büyüklerimiz destek oldu ve işte bu durumlarda da tecrübenin ne kadar paha biçilmez olduğunu öğrendim.
Bir hakem için şöhret sahibi olmak, saha içinde lider pozisyonda bulunmak ya da adaleti sağlamak gibi birçok motivasyon faktörü var. Bu faktörlerden hangilerini kendinize yakın hissediyorsunuz?
Bence buradaki doğru mantık şöyle olmalı; iyi bir lider adaletli olursa zaten şöhret arkasından gelir. Bu yüzden her zaman liderlik benim birinci sıramda.
6 Şubat 2004 tarihinde PAF Ligi'nde MKE Ankaragücü-Beşiktaş maçına ikinci yardımcı hakem olarak çıkıyorsunuz. O maçı hatırlıyor musunuz?
Hatırlamaz olur muyum? Babam karşımdaki tribünde, üniversite arkadaşlarımdan birçoğu onun yanında... Gelmelerinin ilk sebebi, okulum Beşevler'de, saha Tandoğan'da, yani yürüyerek 10 dakika. Ama orada olmalarının en önemli sebebi ilk ciddi sınavımda benimle eğlenmekti (gülüyor). Babamla beraber arkadaşlarım maçı izlerken çok dalga geçmişlerdi. Ama saha içinden hatırladığım tek şey seremonide babamı görmemdi. Kendimi rahat hissediyordum. Hakem Neşet Merdin abiydi. Hatta yıllar sonra Süper Lig'e çıktığımda bana defalarca yardımcı hakemlik de yapmıştı.
Süper Lig'de hakemlik görevini ilk kez 29 Ağustos 2015'te Mersin İdman Yurdu-Kayserispor maçında yapabiliyorsunuz. 2002'de hakemliğe başladıktan 13 yıl sonra buraya yükseliyorsunuz. Oldukça uzun bir süre değil mi?
Son dönemlerde kategoriler arası yükselme hızlandı ve aradaki birkaç klasman kaldırıldı. Benim başladığım dönemde önce yardımcı hakemlik, daha sonra hakem ve yardımcı hakemliği aynı anda yapıyordunuz ve en sonunda da hakem oluyordunuz. Sonrasında da klasmanları geçmeniz gerekiyordu. Şimdi ben de bu kadar anlattım, sanki bir şeyi savunuyormuşum gibi ama şunu ben okusam "Güvenmemişler de maç vermemişler" derdim (gülüyor). Şaka bir yana bu durumuma binlerce kere şükür ediyorum çünkü on binlerce hakem kardeşim başlıyor ve yüzde 99'u bırakıyor ya da Süper Lig kadrosunu göremeden hakemlikleri bitiyor. Onun için gerçekten çok şükür ki 13 yıl sonra olsa bile Süper Lig'de düdük çalabildim ve hâlâ da çalmaya devam ediyorum. Umarım alt klasmandaki dostlarım ve kardeşlerim de bu tadı yaşar. Bunu canı gönülden istiyorum. Ayrıca böyle bir soru soruyorsunuz ama ben 2012'de Süper Lig kadrosuna çıktım ve beş yıldır TamSaha ekibini bekliyorum (gülüyor). Yani hayallerim gerçekleşiyor ama biraz vakit alıyor.
Birçok ligde hakemlik yaptınız. Süper Lig'in diğer liglerle farkını anlatır mısınız?
Değişen o kadar çok şey var ki anlatmakla bitmez. Hız ve kalite gibi… Ama bence en önemlisi ağır gösterimli kameralar, piero çizimleri, santimetreler ve sayısız kamera açısı (gülüyor).
Röportaj yaptığımız güne kadar 310 karşılaşmada görev aldınız. En unutamadığınız anları bizimle paylaşır mısınız?
O kadar çok düşündüm ki, bu anıları sansürleyip anlatmak lâzım. O zaman da esprisi ortadan kalkıyor. Ya takımlar ya da hakem arkadaşlarımdan dolayı bazı yerleri kesmem gerekiyor. Onun için belki ileride anlatayım diyelim. Ama şöyle bir şey anlatabilirim. Benim bazı totemlerim vardır yıllardır değiştirmediğim ufak tefek uğurlar. Bunların en önemlisi mavi forma giymiyorum. Şartları sonuna kadar zorlarım gerekirse. Ama o formayı kendi hakem olduğum müsabakada giymek istemem. Geçen senelerde, dördüncü hakem arkadaşım sabah eşgüdüm toplantısından sonra otele geldiğinde bizim için en uygun formanın mavi olacağını söyledi. Ben tabiî ki giymek istemedim. Ama yardımcı hakem arkadaşımla beraber bu fobiyi yenmem gerektiğinde ısrar ettiler. Uzun uğraşlardan sonra mavi formayı giymeye ikna edildim ve o maçta yapmamam gereken bir hata yaptım. Belki dışardan saçma gelecek ama o forma benim için bitti. Artık maçlara bile götürmüyorum (gülüyor).
Profesyonel hakemlikle birlikte hakemlerimiz ciddi bir kazanca kavuştu ve dünyanın en iyi otoritelerinden de dersler alıyor. Ancak özellikle son dönemde çok ciddi tartışmaların içinde hakem dünyası. Bunun sebebi nedir?
Her şeyden önce ortada bir eleştiri varsa, bizler kendi üzerimize düşeni alıyoruz. Evet, en iyilerden eğitimler alıyoruz, imkânlarımız federasyonumuz sayesine gerçekten çok iyi. Ama ne olursa olsun belirli bir kesim hakem konuşmayı çok seviyor. Ve bu hakem konuşmayı çok seven kesim şunu da biliyor, karşında bir nevi kum torbası var. Ne derse desin bir daha geliyor. Yani x bir kulüp için bir şey derse milyonlarca taraftar karşı çıkabiliyor ama hakemin sevenleri kendi içlerinde üzülüyor. Çünkü hakemin taraftarı yok. Yani ben kendi adıma özeleştiri yapmakla beraber hakem konuşmanın moda haline geldiğine de inanıyorum.
Futbol iklimimizdeki baskı ortamı şu sıralar hiç olmadığı kadar fazla. Baskıyla mücadele edebilmek için özel çalışmalarınız var mı?
Federasyonumuzun bizimle çalışmasını sağlamış olduğu Sayın Rıdvan Ekmekçi'nin destekleri çok önemli. Ayrıca kendi adıma etrafına negatif enerji veren her şeyden ve herkesten uzak duruyorum.
Her şeye rağmen Türk hakemliği, özellikle Cüneyt Çakır ve ekibi sayesinde dünyada söz sahibi. Cüneyt Hoca birçok şeyi başardı ve çıtayı çok yukarı koydu. Sizin hedeflerinizi öğrenebilir miyiz? Kendinizi en çok nerede görmek isterdiniz?
On binlerce genç hakemin hayalidir Cüneyt Çakır. Kimsenin başaramadığını yaptı ve belki kimse de onun başardıklarına ulaşamayacak. Hayranlıkla izlenip takip edilmesi gereken bir azim ve çalışkanlık. Kendi adıma hedefim tabiî ki bu işe gönül vermiş herkes gibi FIFA hakemi olmak. Şöyle söyleyeyim, 2004 yılının Mayıs ayında, üniversite mezuniyet yıllığımda bunu da belirtmiştim ki daha o zaman amatör ligde görev yapan bir hakemdim.
Evli olduğunuzu biliyoruz. Ne zamandır evlisiniz?
2012'den beri evliyim. Bir tane dünyalar güzeli kızım var (gülüyor). Eşim Özlem Hanım özel bir bankada müdür yardımcısı. İşinde çok başarılı ve azimlidir. Çevremiz tarafından çok sevilen birisidir. Futboldan çok iyi anlar. Hatta bazen maçlarımdan sonra pozisyon analizi yapar. Evleneli 5 sene oldu, Allah razı olsun eşim hakemlik hayatımdaki yoğun tempoyla ilgili hiçbir zaman sorun çıkarmadı. Bilakis hep destekledi. Kendi işi yoğun olmasına ve benim evle ilgili şeylere vakit ayıramama rağmen bir kere olsun lâf etmeyerek verdiğim her doğru karara etkisini gösterdi (gülüyor). Kızım Deren ise Eylül 2013 doğumlu ve baba kız birbirimize aşığız (gülüyor). Hatta o derece ki, o benim futbol düşkünü olduğum için evde top oynuyor sonra bana da "Bebeklerimle oynayacağız" diye ültimatom veriyor. Yani ikimizin de gönlü oluyor.
Boş zamanlarınızda neler yaparsınız? Hobileriniz neler?
Boş zamanlarım kızıma ait. İkimiz de genelde birbirimizi bırakmıyoruz. Onun dışında tavla oynamayı severim. Çok iddialıyımdır ve kolay kolay da yenilmem. Ayrıca eşimle Euroleague izlemeye bayılırız. Tam bir basketbol hastasıyız. Futbol o kadar hayatımız merkezinde bulunmasına rağmen eğer Euroleague'de maç varsa kesinle önceliğimiz basketbol olur.
Bizim unuttuğumuz, sizin eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Öncelikle anneme ve babama teşekkür etmek istiyorum. Çünkü bu benim ilk söyleşim ve bunu okumalarını istiyorum. Toprak sahalardan çim sahalara olan yolculuğumun en başından bugüne kadar gerek psikolojik destek olsun gerek maddi destek olsun hatta hiçbir şey yapmasalardı bile yanımda durdukları için çok teşekkür ederim. Allah onları başımdan eksik etmesin. Ayrıca şimdiye kadar desteğini esirgememiş tüm hakem büyüklerime sonsuz güvenleri için teşekkür ederim. Bu camiaya adım attığımda hiçbir hakem tanımıyordum ama şimdi 20 yaşından 80 yaşına kadar olan bir hakem ailem var ve ben iyi ki onların içindeyim. Onları çok seviyorum.
Kaynak : Tam Saha